Vezir Ajans Haber | İnsan kaynaklı istihbarat ya da orijinal adıyla Human Intelligence olarak bilinen maskelenmiş ya da legal olarak görev...
Vezir Ajans Haber | İnsan kaynaklı istihbarat ya da orijinal adıyla Human Intelligence olarak bilinen maskelenmiş ya da legal olarak görev yapan istihbarat birimlerinin saha görevlileri ile yürütülen bu yönteme Humint denir.
Humit tamamıyla insana dayalı bir istihbarat şeklidir. Halk arasına karışan bu personel bir kurumda görevli bir personel olabileceği gibi, legal kurumdan bağımsız örtülü ödenekten maaşını alan bordrosuz kişilerde Humit olabilmektedir. Bu kişilere büyük illerde Metropol Muhbirleri, ya da serbest veya inorganil personel de denilebilir.
Bu personel görevin ifası gereği metropollerin belirli noktalarında bulundukları yere göre göreceli olarak değişsede genellikle insan ve araç trafiğinin yoğun olduğu yerlerde yada belirli önem derecesi yüksek kurumların yakınlarında görevin ifasını kolaylaştıracak şekilde maskelienmiş bir halde çalışırlar. Çeşitli işleri yaparlar.
Örneğin, simitçi (eskiden gelen bir espri servis mensuplarının ve basın kuruluşlarının onlara taktığı lakapla SMITH'ci gibi...Eskiler hatırlar bir dönem Mr.Smith'ler 5 yıldızlı hotelleri çok mesken tutardı...Hoş bu gelenek aynen devam ediyor ya...Neyse !), boyacı, seyyar manav gibi değişik kılıklarda nokta görevi ifa ederler.
Görevleri akan trafiğin içerisinden şüpheli tanımına uyan, yada kendilerine söylenen ve tanımlanan kişileri izlemek veya belirli bir kurumu gözlem altında tutarak bir üst kademeye yani iletişim kuran kişiye bu raporu düzenli olarak vermektir. Özellikle yabancı sermayeli firmaların yada yabancı misyon temsilcilerinin sürekli gittikleri kulüp, bar yada benzeri yerlerin yakınlarında bulunurlar. Ayrıca bu tip yerleri işleten yerlerde çalışanlarla da yakın temas içerisindedir. Kısacası görevleri tüm olup biteni, giren çıkanı, dedikoduları kısacası istihbarı değere sahip her şeyi iletişimi sağlayan kişi ile raporlarlar.
Yaptıkları iş son derece önemlidir. Zira, özellikle metropollerin kalabalıklığı ve trafiği göz önüne alınırsa her kesin kontrol altına alınamayacağı da bir gerçek olarak ortaya çıkar. Nasıl herkesin başına güvenlik için bir güvenlik görevlisi koyamaz iseniz, her şeyden haberdar olmanızda mümkün değildir. O nedenle metropol gibi yerlerin merkezlerinde yada benzer lokasyonlarda bu tip bir personel bulundurmanız da zorunludur.
En ufak bir şüpheyle metropol görevlisi tarafından ihbar edilen bir şahsı izlemeye aldıklarında belkide çok büyük bir organize suç şebekesini yada bir çeteyi yada bir gizli ajanı deşifre etme şansınızda bu şekilde doğabilir.
Bu aynı zamanda bir yerde toplumun nabzını tutmak, olası korsan gösterileri önceden haber almak, bir örgüte sızmak veya bunun benzeri organizasyonları ve operasyonları yapmak içinde bulunmaz bir fırsattır.
Her zaman dediğimiz gibi teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin yinede insana dayalı istihbarat sistemi iyi ve gelişmiş olmayan her servis yetersizdir. Unutmayalım ki teknoloji sadece bu sistemleri kullanan gizli servislerin elinde bulunmuyor. Bugün örnek vermek gerekirse ABD de yada Rusya'da mafya tipi örgütlerin ellerinde de çok değişik kapsamda ve içerikte ve nitelikte ve sayıda bir sürü dijital silah ve sabotaj ekipmanı, dinleme sistemi hatta biyoloji & kimyasal silah ve düşük etkili nükleer silah bulunmaktadır. Dolayısiyle aynı silahları bu tür illegal organizasyonlarda belirli bir ödeme karşılığı temin etme imkanına ne yazıkki sahiptir.
O yüzden hiç bir gizli servis yada örgüt sadece teknolojik istihbaratı yeterli görmez saha elemanlarını da sıkı bir eğitimden geçirir (eğitimler aşağıdadır...) belirli maskeler ve hayat hikayeleri ile belli noktalara yerleştirir. Bu eğitimden geçen METROPOL GÖREVLİLERİ herkesi aldıkları eğitimlerin ışığında süzer ve değerlendirir. Gözleri, kulakları tüm duyuları hep açıktır. Bölgelerindeki en ufak bir hareketliliği, farklılığı hemen haber alır ve gerekli önlemlerin alınması için ilgili kanallar ile bildirir.
Kişileri veya hedef kurumu şüphe çekmeden sürekli gözlem altında tutar, illegal her durumu delillendirir, gerçek yada sahte delilleri ayırabilir. Hedef kişi/grubun iletişime geçtiği herkesi fotoğraflar, gerekirse hedefe sızar kısacası bölgesinde ON KAPLAN GÜCÜNDEDİR.
Görevin ifası için illegal bir oluşum içerisinde kesinlikle sırıtmaz, verilen her görevi yerine getirir. Kimliğini tehlikeye atacak yada görevin ifasına engel teşkil edecek hiç bir hamle yapamaz. Hatta görevin ifası için uyuşturucu satabilir, ameliyat yapabilir. Tabi bu tür uygulamalar sadece belirli gizli servisler tarafından yapılmaktadır. Zira günümüzde servisler legal ajanları vasıtasiyle illegal operasyon yapamazlar. örneğin bir gizli servis kendi ülkesinde espiyonaj faaliyeti yürüten yabancı bir servis elemanına sabotaj düzenleyemez. Sadece delillendirir ve PERSONA NON GARATA (İstenmeyen Kişi) ilan ederek sınırdışı yapabilir. Genellikle bu tür operasyonlar soğuk savaş döneminde kalsada halen bazı batılı servisler tarafından uygulanmaktadır.
Yine METROPOL GÖREVLİLERİ suçlu ve birey-kitle psikolojisi konusunda da yetrli donanıma sahip olduklarından koku alma yetenekleri çok gelişmiştir. İlgisini çeken hedef şahıs/lara zarflama (istihbarat terminolojisinde yoklama yada kanca atma) yöntemi ile yaklaşmaya çalışırlar. Bu görevliler kesinlikle şüphe çekmeyecek tipte "tabiki bulundukları bölgenin coğrafi ve etnik yapısına bağlı olarak" olur ve aldıkları eğitimle kimliklerini çok iyi saklarlar. deşifre olsalar bile veya böyle bir ihtimal dühul olduğunda DÜŞME YÖNTEMLERİNİ çok iyi kullanırlar. (Maske kullanımı ve şüpheden arınma)
Bağlı oldukları servisler tarafından gerekmesi halinde sahte bir hayat hikayesine bile (cover story) sahip olabilirler.
Bu görevlileri bulundukları ortamda kendiliğinden tanımanız mümkün değildir. Tanımanız için ya hedef yani izlenen bir kişi yada o organizasyonun içerisinde olmanız gereklidir.
OSINT (OPEN SOURCES INTELLIGENCE) - AÇIK KAYNAKLARA DAYALI İSTİHBARAT
Açık kaynakların kullanıldığı basın, televizyon, radyo, internet ve diğer açık elemanların kullanıldığı istihbarat çeşidi.
SIGINT (SIGNALS INTELLIGENCE) - SİNYAL İSTİHBARATI
Radyo ve elektronik&dijital ekipmanlara dayalı frekans ve haberleşme istihbaratı.
IMINT (IMAGERY - OR IMITATIVE - INTELLIGENCE) - GÖRSEL İSTİHBARAT
Fotoğraf, Uydu Resimleri ve diğer elektronik ve dijital basım ürünleri üzerine yapılan istihbarat.
MASINT (MEASUREMENT AND SIGNATURE INTELLIGENCE) - SES & AKUSTİK İSTİHBARATI
SIGINT VE IMINT ile sağlanan bir takım teknik formları kullanarak yapılan istihbarat.
İSTİHBARAT ÇARKI NEDİR ;
1.adım-İstihbarat Toplama/Elde etme
2.adım-Değerlendirme ve Analiz
3.adım-İlgili Kuruluşlara Dağıtma
4.adım-Önlem ve Siyaset Geliştirme
Bir ajanın bilmesi gereken temel prensipler
İstihbarat biliminin dünyanın hiç bir yerinde -kamuya açık- olarak bir öğrenim merkezi yoktur. Tüm adaylar öncelikle kişilik, beceri, stres, genel kültür, yabancı dil, kendini ifade, psikolojik ve fiziki testler gibi uzun bir süreçten geçirilir. Uygun görülen adaylar, o ülkenin Güvenlik Akademi'sinde yada diğer adıyla Gizli Servis Akademisinde istihbarat ile ilgili temel prensipler hakkında hem teorik hemde pratik eğitim görürler.
Bu konular başlıca;
Ancak günümüzde teknolojinin ilerlemesi ve nüfusun artmasına paralel olarak globalleşme gibi nedenlerden dolayı tüm istihbarat personeli, güvenlik akademilerinde tüm bu eğitimleri başlangıçta olmasada yapılan kurs ve seminerler gibi eğitimlerle almakta ve uygulamaktadır.
Özellikle MIND CONTROL & ZİHİN KONTROLÜ projesinin kullanıma girmesi ve elektro manyetik izleme sistemlerinin gelişmesi ile zaman ve yer mefhumu kalmamış, hedef kiş/grup rahatlıkla 7*24 olarak süreklşi gözetim altına alınabilmiştir.
Sorun günümüzde bu uygulamanın yapılması değil ABD ve bazı başka servislerin bu sistemi kullanan elemanlarının HAVA ATMAK, yada GÜÇ GÖSTERİSİ yapmak gibi nedenlerden olur olmaz görevlerini ve bildiklerini ifşa etmesi hatta bazen kantarın topuzunu kaçırıp desteksiz atmaları ve röportaj vermeleridir.
Örnek vermek gerekirse başlangıcı 1950'li yılara ve hatta NAZİ dönemine varan MIND CONTROL & MKULTRA & UKUSA projeleridir. Ancak servisler her zaman olduğu gibi açıklanan bilgileri yalanlamak ve KOMPLO TEORİMİNE sokmakta da ustadırlar.
Bunun yanısıra tüm saha ajanları psikoloji bilimi ve teknoloji konusunda da gerekli argümanlara sahiptirler. Bunlar,
· Suçlu psikolojisi,
· Etkili konuşma ve ses analizi,
· Birey ve Kitle psikolojisi,
· Karakter tahlili,
· Delil alma & Sahte Delil
· Yaklaşma zamanının (hedef şahıs yada gruba) belirlenmesi,
· Bireysel önlem geliştirme,
· İstihbarat ve İstihbarata karşı koyma,
· Terör ve anti-terör stratejisi geliştirme,
· Stres altında düşünme-harekat-yönetme kabiliyetinin geliştirilmesi,
· Stres altında proje ve operasyon uygulama ve idare,
· Zaman yönetimi,
· Psiko-Sorgu ve mülakat teknikleri,
· Kripto kullanımı ve gizli haberleşme,
· Şüpheden düşme teknikleri,
· Bilgi alınması amaciyle süpheli şahısa yada gruba yemleme malzemesi hazırlama teknikleri (kısaca zarflama diyede anılır...Değişik çeşitleri vardır.)
· Gizli buluşma teknikleri (brush contact-fırça teması)
· Kaynak kullanmı,
· Eleman kullanımı,
· Gizli kamera kullanmı, bug yerleştirme teknikleri,
· Fotoğraf, bilgisayar, ve diğer ekipman ve cihaz kullanımı; (gizli kamera, bug...)
· Organize suç yada terör gruplarına sızma yöntemleri,
· Yakın dövüş ve fiziki güç kullanımı,
· Silah ve patlayıcı eğitimi (her tür silah ve patlayıcı eğitimi),
· Hedef analizi ve bireysel önlem geliştirme,
· İstihbari analiz gibi tamamen teoriğe ve pratiğe dayalı sıkı bir eğitimden geçirilirler.
Yukarıda adı geçen eğitimlerde başarılı olan adaylar çırak-üstad ilişkisi içerisinde yeni görev yerlerine atanırlar.
· Operasyonlar Dairesi
· Espiyonaj-Kontr-espiyonaj
· Terörle mücadele (Kontr-terör dairesi)
· Organize suç ve kaçakçılık dairesi
· Teknik Şube müdürlüğü
· Takip ve gözetim dairesi ve diğer.
· Psikolojik harekat dairesi
gibi bölümlerde artık derslerde öğrendiklerini bizzat uygulama safhasına geçilir.
Tüm adayların görev yaptığı süre içerisinde öncelikli kural "kimliklerini hassasiyetle muhafaza etmeleri-deşifre olmamaları" dır. Bu nedenle çok elzem olmadığı takdirde -olağanüstü bir durum yok ise- kesinlikle kimlik ibraz edemezler. Ve kimliklerini açıklayamazlar. Aksi sonuçlar idari ve hukuki takibata neden olur. Aynı zamanda bir ajanın kimliğini başka bir kaynağın deşifre etmeside "aktif ajanın hayatını tehlikeye atma" maddesinden hukuki takibata yol açar.
Ajanların birbirleriyle ve merkez ile teması, karargah tabir edilen merkezi bölümden telsiz yada başka elektronik cihazların kullanımı ile yapılır.(bkz.sig-int)
Ayrıca gizli servis mensupları durum gerektirdiğinde tüm polis yetkilerine sahiptir.
Kısacası, bir ülkenin milli güvenliği ciddi bir iştir. Dolayısiyle, küreselleşen tehditlere koymak içinde sürekli teknolojinizi ve eğitiminizi güncel durumda tutmak zorundasınız...
Teknolojinin yarınlarınıza ışık tutması temennisiyle;
DSS
Zihin Kontrolü Mümkünmü?
Dünya istihbarat örgütlerinin karşı tarafı yönlendirmek için psikolojik operasyon yapabilmeleri en önemli hedefleridir.
İstihbarat örgütleri özellikle CIA ve MOSSAD bu konuya büyük önem vermektedirler. Bir Çin atasözü vardır, "Yüz savaş kazanmak hüner değil, hüner savaşmadan güvenliği sağlamaktır." İstihbarat örgütleri bu konuya bilimsel olarak eğilmektedirler. Sürekli çalışmalarla yeni yollar araştırmaktadırlar.
Bugün MOSSAD'ın CIA'dan daha başarılı operasyonlar yapmasının iki nedeni vardır. Birincisi, Tevrat'ta Musa Peygamber'e Kenan ilinde casusluk yapmasının emredilmesi. İkincisi de, ideallerinin yüksek fakat güçlerinin az olması ve dünya bilim çevresinde önemli etkinliklerinin olmasıdır.
TARİHTEN ÖRNEKLER
Bilinen ilk ve en önemli psikolojik operasyon örneği Hasan Sabbah'tır. Haşhaşi tarikatı da denilen bu örgütlenmede kişiler Haşhaşın etkin maddesi Eroinle keyif duygusuna ve cennet inancına şartlandırılıyor. Hasan Sabbah'a itaat ederlerse hep böyle yaşayacaklarına inandırılıyorlardı. Böylece intihar saldırılarını zevkle yapıyorlardı.
1937'de Stalin'in Halk mahkemelerinde davalıların îtiraflarında bazı kimyasallar kullandığı bilinmektedir. Hatta Macaristan Kardinalinin de bulunduğu bir davada davalılar devlete karşı bir tutum aldıklarını birden itiraf etmişlerdi.
BU DURUM ETİK MİDİR?
Kesinlikle değildir. Mamafih, Dünya Af Örgütü 1992 yılında bir rapor neşretti. Bu durum "İnsanın zihni yetilerini bozmayı, yok etmeyi, değiştirmeyi hedefleyen sorgulama prosedürü ahlaki suçtur denildi.
Fiziksel işkence sınıflandırması kadar insanlık dışıdır." düşüncesi benimsendi.
HANGİ YÖNTEMLER UYGULANIYOR?
Klasik yöntem; psikolojik faaliyet, propaganda ve beyin yıkama yöntemidir.
En sık kullanılan yöntem; kimyasal maddeler kullanılarak kişinin düşüncesini etkilemektir.
Son yıllarda üzerinde çalışan ve durulan yöntem ise elektronik implantlar yerleştirilerek kişinin beynini uzaktan kumanda ile yönetme çabalarıdır.
KİMYASAL YÖNTEMLER
Zihin kontrolü deneylerinde ilk kullanılan madde LSD idi. LSD psikokimyasal bir maddedir. Alan kişide olağanüstü psikolojik değişimler olur. Halüsinasyonlar görür, canlı, neşeli, güçlü duygu, düşünme ve davranışlar içerisine girer. Bu madde beynin ön bölgesinde DOPAMİN isimli zevk maddesini aşırı salgılamaktadır. Bu maddeyi alan bir kişi inandığı konuda olağanüstü eylemler gerçekleştirebilmektedir. İkinci Dünya Savaşında hem Hitler hem Amerikan ordusu "Amphetamin" isimli uyarıcı kimyasalı kullanarak askerlerin savaş gücünü arttırmayı hedeflemişlerdir. Hatta Hitlerin milyonlarca psikoaktif madde kullanarak ordusunun hareket kabiliyetini çok hızlı hale getirdiği bilinmektedir.
İçkisine LSD veya uyuşturucu katan kişilerin kolay intihar ettikleri ve kolay insan öldürdükleri bilinen gerçeklerdir.
Bu konu da ABD'de gönüllüler, siyahlar ve eşcinseller üzerinde ilginç deneyler yapılmıştır. Deney yapılan kişilerde akıl hastalıkları, yaşayanlarda da erken bunama, erken yaşlanma gözlemlenmiştir. Bu konuda Dr. Armen Victorian'ın kitabında ilginç kaynak ve bilgiler mevcuttur. Kitabın ismi "İnsan Davranışının Manipülasyonu, Beyin Kontrolüdür." Bu kitap Timaş yayınları arasında tercüme edilerek yayınlanmıştır.
PSİKİYATRİDE TEDAVİ AMACIYLA KULLANILIYOR Psikiyatrik uygulamada tanı ve tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Narkoanaliz olarak tanımlanan bu yöntemde kişiye damardan kısa süre etkili barbibüratlar verilir. Kişi uyku uyanıklık arası bir boyuttadır. Bilinçaltının üstündeki baskılar aralanır.
Kişiyle güven ilişkisi içinde psikoterapödik ilişki kurulabilirse bilinçaltı duygular, eğilimler, hatıralar, şartlanmalar ortaya çıkarılır.
İlaçlı hipnoz da denilebilen bu yöntem kişinin bilinçaltı çatışmalarını analiz edip onun tedavisini gerçekleştirmek için kullanılır.
HİPNOZLA BEYİN YIKAMAK MÜMKÜN MÜ?
Hipnoz bilimsel bir yöntemdir. Kişi hipnotik uykuya geçtiğinde vücut ve beyin uyur, fakat terapistle, kişi arasında seçici bir algılama alışverişi kanalı açılır. Böylece kişi yönlendirilir, düşünceleri, duyguları değiştirilebilir. Psikiyatride hastalıklı düşünceleri yok etmek, sağlıklı düşünceler kazandırmak, ego gücünü arttırmak için bu yöntemi kullanıyoruz.
Her bilimsel yöntem gibi hipnozda gösteri malzemesi veya siyasî amaçla kullanılabilir.
Hipnozda ilk şart iki tarafın birbirine güvenmesidir. Daha sonra konsantrasyon gücü artırılır, uygun telkinde bulunulan kişi geçmişine götürülebilir, beyni yıkanabilir, yanlış şeylere inandırılabilir. Ancak kişiye hipnozda istemediği şeyi yaptıramazsınız. Bazı kişiler telkine çok yatkındır, kolaylıkla girerler. Fakat obsesif ve paranoid denilen güvensiz özelliği fazla olan kişileri hipnotik transa geçirmek çok güçtür.
ELEKTROMANYETİK ETKİLEME
Evren "Radiant Enerji" denilen yayılan bir enerjiden oluşur, gözümüzle gördüğümüz spektrum bir dalga boyudur. Morötesi ve kızılötesi dalga boyları gözümüzle görülmez. Ancak röntgen filmlerinden, termal kameralara, yeraltı su havza haritalarına kadar bir çok alanda kullanılır.
Her elektrik kaynağı bir radyasyon neşreder. Bazı radyasyonlar iyonlama yaparak hücre ölümlerine yol açar. Hidrojen atomu frekansına uygun mikrodalga ile MR gibi beyin tomografileri çekilir.
Mikrodalga fırınlarda ışınların camı geçerek tabak içindeki suyu buharlaştırdığını biliyoruz.
MİKRODALGA İLE BEYİN KONTROLÜ
Mikrodalga ile uzaktan gürültü hissi oluşturmak mümkündür.
Elektromanyetik ritmik vuruşlar kişinin başını elektrikli matkapla oyulduğu hissi uyandırabilir. Çok düşük frekans da (VLF), iyonlamanın olmadığı bir radyoaktivite ile baş ağrısı, çınlama, sinirlilik, depresyon, hafıza kaybı hatta panik duygusu oluşturulabilir.Radyasyonun diş dökülmesi, kan kanseri, sakat doğumlara neden olduğu yaptığı bilinmektedir. İyonlanmanın olduğu radyasyonlar X ışınları Radyum gibi kanser tedavisinde kanserli hücreleri öldürmek için kullanılır. Bu ışınları uzaktan yönetmek mümkün olmamakta, fakat mikrodalga kaynağını 1-2 km. uzaktan bir hedefe yöneltmek mümkün olabilmektedir. Kötü niyetli kişilerin elinde korkunç bir silah haline dönebilen bir teknoloji insanlık dışı amaçlarla kullanılırsa insanlığın sonu başlar.
ELEKTRONİK PARÇA YERLEŞTİRMEK MÜMKÜN MÜ?
İnsan davranışını kontrol etmek isteyenler hayvan deneylerinde bunu gerçekleştirmişlerdir.
FM radyo kanalı ile sinyaller alabilen ve nakledebilen minyatür elektrotlar hayvan kafasına yerleştiriliyor. Maymunda cinsel saldırganlık, boğada aniden durma komutu verme deneyleri başarılı oldu. Yunus balıkları yönetilebildi.
ABD'de beynin elektronik uyarılması zihinsel özürlülerde ve eşcinsellerde araştırılmıştır. James Olds isimli araştırmacı beynin hipotalamuş bölgesine elektronik implant yerleştirerek eşcinselleri kontrol etmeyi başardı. Hastalarda korku, heyecan, halüsinasyon oluşturarak davranışlarını ödüllendirdi veya cezalandırdı.
Zihin özürlülere de benzer deneyler yapıldı. Bu çalışmalar çok tartışıldı. Bilimin iyiliği değil hastanın iyiliği ön planda tutulması etik kuralına göre çalışmalar durduruldu.
FM radyo kanalında sinyaller alabilen ve nakledebilen bu uzaktan beyin elektronik uyarılması ateşli tartışmalara konu oldu. Hatta Fransa'da her doğan çocuğa kimliğini belirtir elektronik parça yerleştirerek ömür boyu nerede olup olmadığını izleyebiliriz tezi bile ortaya atıldı.
İnsanın robot gibi tuşlarla kontrol edilmesi çok tehlikeli bir gelişmeydi.
Elektronik implantı (Stimoreceiver) bulan Dr. Delgado beynin amigdal ve hipokampus gibi alanlarını canlandırarak neşe, tuhaf duygu, renkli görüntü gözlemlediğini kayıt ederek kitabında açıkladı.
Radyohipnotik beyinlerarası kontrol projesi elektronik hipnoz yapmayı amaçlamaktadır. Bu projede kişiye istemediği şeyler yaptırmak mümkün hale gelecektir. Tuşlarla kontrol edilen insana ne yaptırılmaz ki!
YENİ BİLİMSEL GELİŞME: Düşünce Teknolojisi Bugün psikiyatride beynin ürettiği sinyalleri kaydederek beyin fonksiyonel görüntülemesi yapılabilmektedir. Klasik EEG'nin bilgisayar devriminden sonra analog sinyallerin sayısallaştırılması ile beyin haritası çıkarılıyor. Biz Memory Center Nöropsikiyatri Merkezinde bu sistemi kullanarak beynin hastalıklı çalışan alanlarını görüntüleyebiliyoruz. Tanı ve tedaviyi güçlendirmek için işe yarayan bir yöntemdir. Hatta ilaç tedavisinin biyoyararlılığını hasta izlerken görselleştirmiş oluyoruz.
TRANSKRANİYAL MANYETİK UYARIM
Elektromanyetik enerjinin tedavide kullanımı yeni gelişmelerdendir.
TMU denilen bir yöntem ile Tedaviye dirençli depresyon, Obsesif KOMPULSİF Bozukluk ve Şizofresi gibi ruhsal bozukluklarda ilaç tedavisine bir üstünlük olarak dikkat çekmektedir.( Arch Gec- Psyhiatry.1999; 56:300-311). Bu konuyu daha sonraki bir yazımda ele alacağım merak edenler www.mcaturk.com adresinden gerekli bilgiye ulaşabilirler. Evet beynin ön bölgesine elektromanyetik uyarı vererek Depresyonu tedavi etme projesi elektroşok tedavisine alternatif olarak işe yarayacak gibi görünmektedir.
DUYU ÖTESİ ALGI
Birleşik Devletler parapiskolojik araştırmalara büyük bütçeler ayırmaktadır. Beş duyuyu kullanmada insanın geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman hakkında bilgi edinmesi çok ilgi çeken bir konudur.
Telepati, Durugörü (Clair-voyance), Altıncı his de denilen bu algılama biçimi hakkında şu anda bilimsel çalışmalarda sağlam deliller yoktur.
Sesin, elektromanyetik frekansın, lazerin varlığı başka dalga boylarının varlığına kanıt olabilmektedirler. Zihni kontrol etmenin, ikizlerin, anne-çocuk arasındaki uzaktan duygusal etkilenmelerin nasıl olduğu henüz çözülemedi. Rüya laboratuvarlarında telepati yolu ile kavram ve imaj uyandırıldığının gözlemlenmesi elektronik psikiyatri açısından devrim niteliğindeki çalışmalardır.
Durugörü veya beden dışı sezgi denilen bir yöntemde de bazı denekler odada gizlenmiş nesnelerin yerini tespit etmeyi başarabiliyorlar. "Remote Viewing, remote sensing" denilen uzaktan görme ve hissetme özelliği olan insanların bunu nasıl başardıkları bilimsel ilgi alanına girmektedir. Uzaktan görüşün elektromanyetik işleyişi çözülebilirse insanlığın kaderi etkilenecektir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz insanın zihninin uzaktan kontrol edilmesi dünya için sosyal ve politik etkileri çok fazla oluşacağı gelişmeleri getirecektir.
(Nevzat Tarhan)
Teknoloji ve zihin kontrolü.
Sevgili dostlar,bildiğiniz gibi teknoloji artık hayatımızın her alanına girdi. Bir zamanlar bilimkurgu filmlerinde ağzımızı açarak seyrettiğimiz hayalgücüne dayanan cihazlar artık elimizin altında sıradan oyuncaklar oldular. Çok değil bundan sadece yirmi sene önce bilgisayarla Amerika’da hiç tanımadığımız bir insanla tavla oynayabileceğimiz veya görüntülü telefon kavramı bize ulaşılamayacak çocuksu hayaller gibi gelirdi ama bugün bütün bu gelişmeleri usulca kabullenmiş durumdayız ve biz hiç de garip gelmiyorlar. Yıllar önce telefon etmek için ceplerimde jeton arandığım günlerle bugün elimde tuttuğum son model cep telefonu arasında sanki yüzlerce sene fark var gibi. Teknoloji baş döndürücü bir hızla ve bu hızını da sürekli bir şekilde arttırarak ilerliyor.
Tabii her şeyde olduğu gibi teknolojinin getirdiği risklerde bulunmakta. Bu risklerin bence en önemlisi bu teknolojinin temel olarak Batı tarafından geliştirilmesi. Bu sözlerimin sebebi tabii ki kıskançlık değil çünkü insanlığın faydasına bir şey geliştirilmesi bizi ancak mutlu eder bunu kimin yaptığı önemli değildir çünkü hepimiz Allah’ın üstün sıfatlarla donattığı Ademoğullarıyız. Yalnız sorun şurada ki Batı medeniyeti ürettiği her yeni teknolojiyi öncelikle silah olarak kullanmaya ve bu teknolojileri bir güç kaldıracı yapmaya meyillidir. Bu sebeple Batının eline geçen pek çok teknoloji insanlığa huzur yerine yıkım getirmiştir. Batı Barutu almış ve binlerce yıl Çinlilerin yapmadığını yaparak ateşli silahları bulmuştur,kimyasal maddelerden ilaç yapacağına kimyasal silah yapmış,mikropları öldüreceğine çoğaltarak biyolojik silah inşa etmiş ve insanoğlunun bulduğu en güçlü enerji formundan yine insanlığın sonunu getirecbilecek nükleer silahları icat etmiştir. Kısaca Batı için teknoloji öncelikle silah anlamına gelmektedir.
Bugünkü yazımda pek bilinmeyen ama insanlığın geleceği için son derece tehlikeli bir teknolojiden bahsetmek istiyorum.
1948 senesince Norbert Weiner "Cyberbetics" adında bir kitap yazdı.Bu isim zamanın bilim çevrelerinde çok az insan tarafından bilinen ve sinirsel iletişim ve kontrol teorisi anlamına gelen bir terimdi. O zamandan bu güne Cybernetic teknolojisi gözlerden ve insanların ilgisinden uzak bir şekilde gelişimini sürdürdü ve 1980 yılında Japon bilim adamı Yoneji Masuda daha fazla dayanamayarak insanların bilmediği yeni bir teknolojinin tüm insanlığın geleceğini etkileyecek şekilde gelişme gösterdiğini ve yakın bir zamanda insanların Orwellin ünlü romanında olduğu gibi tek merkezden idare edilecek robotlara dönüşebileceği uyarısında bulundu. Masuda vicdanlı adamdı ama medya vicdansızdı ve onun açıklamalarını hasır altı ettiler.
Masudanın bahsettiği bu yeni teknoloji süper bilgisayarların uydu bağlantısı vasıtasıyla beyine yerleştirilmiş özel mikroçipleri kontrol etmesine dayanıyordu.
Beyine çip yerleştirme operasyonlarının ilki resmi olarak 1974 senesinde Amerikanın Ohio eyaletinde ve İsveç’in Stockholm kentinde gerçekleştirildi. Bu tarihten çok daha önce 1946 yılında gizlice ve ailelerinin haberi olmadan yeni doğan bebeklere çip takılmıştı. 1950'li ve 60'lı yıllarda pek çok insan ve hayvan kobay üzerinde bu çipler denenerek davranışları,beyin ve vücut fonksiyonlarını kontrol etme üzerine araştırmalar yapıldı. Bu araştırmalara bu kadar önem verilmesinin sebebi özellikle Amerikan ordusu ve istihbaratının zihin kontrolü üzerinde önemle durması ve bu alana çok büyük bütçeler ayırmasıydı.
Cybernetic teknolojisi 1970'li yıllarda bir santimetre boyunda çipler kullanıyordu ve bunlar röntgende gözükebilyordu daha sonra bu çiplerin boyutu ufak bir pirinç tanesine indirgendi ve görülme ihtimalleri çok azaldı. İlk başta silikondan imal edilen çipler daha sonra galyum arsenide maddesinden imal edilmeye başlandı. Bugün bu çipler o kadar mikro düzeye indirgenmiştir ki ense veya sırt bölgesine özel bir şırıngayla konabildiği gibi bir ameliyat esnasında konulan kişinin haberi olmaksızın da takılabilir.
Çipler bir kere takıldıktan sonra bunların bulunması veya çıkarılması neredeyse imkansızdır.
Yeni doğan her bebeğe bu çiplerden birer adet yerleştirilmesi ve bu kişinin hayatının geri kalan kısmında çip sayesinde kimliklendirilip takip edilmesi bugün artık mümkündür. Amerika birleşik devletleri bu tip planları şu an kurmakla meşgul. İsveç’in öldürülen başbakanı Olof Palme 1973 senesinde bu çiplerin cezaevi mahkumlarına takılmasına izin vermişti ve o dönemde yayınlanan İsveç devlet raporlarında (Statens Officiella Utradninger) bu çip yerleştirme izni açık olarak görülmektedir.
Çiplenmiş insanlar dünyanın her yerinde takip edilebilir. Beyin fonksiyonları süper bilgisayarlar tarafından uzaktan izlenebildiği gibi çeşitli frekanslardan etki altına da alınabilirler.
Amerika’daki gizli deneylerde mahkumlar,askerler,akıl hastaları,özürlü çocuklar,sağır dilsiz insanlar gibi toplumun koruması dışında kalan insan denekleri üzerinde pek çok araştırma yapılmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır.
Bugünün mikroçipleri kendilerine odaklanmış düşük frekanslı radyo dalgaları ile çalışırlar. Uyduların yardımıyla çiplenmiş kişi gezegen üzerinde hangi deliğe girerse girsin kesinlikle takip edilebilir.
Amerikan ordusu bu teknolojiden çeşitli zamanlarda faydalandı. Mesela Vietnam savaşında bugün ismine "Rambo çipi" denilen cihazın takıldığı bazı askerlerde aşırı saldırganlık ve cesaret duyguları yaratıldı bunun sebebi çipin kandaki adrenalin oranını yükseltecek şekilde dizayn edilmiş olmasıydı. Bugün Iraktaki askerlere Dr.Carl Sandersin geliştirdiği ve biotic adı verilen çip enjeksiyonları yapılmıştır. Bu sayede Iraktaki pek çok özel kuvvet askerinin tüm yaşadıkları ve yaptıkları Amerika’da bulunan Milli Güvenlik Teşkilatı tarafından saniye saniye kontrol edilebilmekte. Dikkat ederseniz Irakta kaçırılan bazı Amerikan askerlerinin yeri bir kaç saat sonra kurtarmaya gelen timler tarafından elleriyle koymuş gibi bulunuyor. Bu hassas kurtarma operasyonlarının sebebi işte bu çiplerdir.
5 mikromilimetre çapındaki bir mikroçip (saçınızdaki bir telin çapı 50 mikromilimetredir,anlayın çipin küçüklüğünü) gözdeki görme sinirinin içine yerleştirildiği zaman beyin dalgalarını toplamaya başlar ve kişinin deneyimlerinin,aldığı kokuların,görüntülerin ve seslerin hepsini algılayabilir. Mesela bir maç seyrediyorsunuz maç esnasında gördüğünüz tüm görüntüler,duyduğunuz sesler,içtiğiniz kolanın tadı ve kokusu gibi tüm duyularınız çip tarafından ana bilgisayara iletilir ve uzmanlar bu deneyimi bilgisayarda birleştirdikten sonra başka bir çip takılı şahsa iletirlerse bu şahıs sizin yaşadığınız maç izleme olayının aynısını yaşadığını zannedecektir. Bu tekniğin kötü niyetle kullanılması halinde mesela tamamen masum bir adam Papaya suikast düzenlediğini sanabilir.(bu örneğin üzerinde biraz düşünün)
RMS teknolojisi kullanılarak bilgisayar operatörü çip takılmış şahsa elektromanyetik dalgalar göndererek hedefin performansını bozabilir ve sapasağlam bir adam bir anda konuşma zorlukları ve yürüme zorlukları çekmeye başlar. Bu teknolojiyle kendisine çip takılı olduğunu bilmeyen bir insana gaipten sesler ve görüntüler gösterilerek şahsın akli dengesi bozulur ve kendisine peygamber veya Mesih olduğu gibi telkinler verilebilir.
Her düşünce,reaksiyon,duyduğumuz veya gördüğümüz şeyler beyinde belli sinyallere yol açar ve biz onları görüntü,ses veya düşünce olarak algılarız.
Elektromanyetik sinyallerle bu hislerin şiddeti arttırılabilir ve hedef şahısta çok acı veren ağrılar ve kas krampları yaratılarak dünyanın bir ucundaki insana işkence yapılabilir. Gördüğünüz gibi Cybernetic teknolojisi kötü ellerde düşünülemeyecek felaketlere yol açabiliyor.
Şimdi denilebilir ki bu çiplerden milyonlarca insana takıldığını düşünürsek bütün bu insanları tek merkezden takip ve kontrol edebilmek mümkün olabilir mi. Mümkündür. Biliyorsunuz her insanın birbirinden farklı bir parmak izi vardır aynı şekilde her insanın yaydığı beyinsel dalgaların frekansları da birbirinden farklıdır.Bu şekilde her insana sadece kendisine özel bir yayın ve bilgi yükleme dünyanın neresinde olursa olsun yapılabilir. Bugün zaten bu uygulanmakta mesela uzaya gönderilen her astronota uzaya çıkmalarından önce bu çiplerden takılır ve uzaydaki her hareketleri ve duyguları 24 saat boyunca kilometrelerce öteden gözlemlenebilir.
Bu teknolojinin gizliden gizliye uygulanmaya konulduğunu basını iyi takip ederekde anlayabiliyoruz.Amerikan Washinton Post gazetesi Mayıs
1995 tarihinde verdiği haberde İngiltere tahtının veliahdı Prens William'a 12 yaşındayken bir çip takıldığı haberini verdi. Bu çipin prensin kaçırılması durumunda yerinin belirlenmesi amacıyla takıldığı söyleniyor tabi düşünmemiz gereken Prens William kral olduğu zaman bu çipi takanlarca yönlendirilip yönlendirilemeyeceği.
Çip takılan bir insanın artık o andan itibaren özel hayatı kalmaz. Bundan sonra yapacağı her şey hatta seks hayatı bile kilometrelerce uzaktaki bir merkezden takip edilecektir.Hatta hissedeceği duygular bile kontrol edilebilir ve bir şeyi sevmesi veya ona öfke duyması sağlanabilir. Hatta özel hayatı o kadar kalmaz ki gördüğü rüyalara bile müdahale edebilirler.
Bu teknolojinin askeri alanda kullanımı ise uzun süredir kamuoyunun bilgisi dışında sürmekte.
Amerikanın dünya hakimiyeti için üretmeyi planladığı cyber-askerler artık bilim kurgu filmi değil ne yazık ki. 1980'den bu yana bazı NATO ülkeleri bu proje kapsamında harıl harıl çalışmakta.
Bu konu üstünde yapılan deneyler bilim dünyasından tamamen uzakta ve kapalı kapılar ardında yapıldığı için deneylerde kullanılan insan deneklerin sağlığı hiçe sayılıyor. Bu deneylerde insanların beyinlerine 3.50 HZ veya 5 miliwatt değerinde akımlar sürekli gönderildiği için denek olarak kullanılan cezaevi mahkumlarının beyinlerinde büyük hasarlar görülmekte.
Bize insan hakları dersi vermeye kalkan İsveç ve Avusturya’da NATO kapsamında yapılan deneylerde pek çok denek mahkumun beyni ağır şekilde hasar gördü.
Tabi bu tip bilgileri boyalı basınımızda ve Avrupa aşığı alıkların yazdıklarında bulamazsınız ama biz çıkar ve söyleriz. Bugün başta adam gibi bir siyasi irade olsa APO'nun mahkum haklarından söz edenlere Avusturya’da Gothenburg hapishanesinde kobay olarak kullanılarak sakat bırakılan zavallıları sorar ve onları sustururdu ama nerede o günler. Neyse biz konumuza devam edelim.
Zihin kontrolü teknikleri siyasi amaçlı olarakda kullanılabilir. Bugün zihin kontrolcülerin temel amacı hedeflenmiş kişi ve grupları kendi çıkarları doğrultusunda karar almaya teşvik etmektir.Çiplenmiş ve zombileştirilmiş insanlar cinayet işlemeye yönlendirilebilir ve sonrasında ise hiç bir şey hatırlamazlar. Batı için tehlikeli görülen bir siyasi lider en yakınındaki kişi tarafından öldürülebilir ve bu kişi daha sonra hiç bir şey hatırlamadığını söyler.
1980'lerden bu yana kimsenin bilmediği gizli bir savaş tüm dünyada sürüyor. Bu süre boyunca binlerce insan kendileri farkında olmadan takılan çipler sayesinde kullanıldı ve kullanılmaya da devam ediyorlar.
Elektronik zihin kontrolü yöntemleri dışında birde kimyasal yöntemler geliştirilmiştir. Zihni bulandıran ilaçlar ve çeşitli gazlar sayesinde insan davranışları yönlendirilebilir.Bu maddelerin havalandırma sistemleri ve su borularına katılmasından kimsenin haberi bile olmaz. Size burada ufakta bir sır vereyim.
Biyolojik silah olarak kullanılması düşünülen pek çok bakteri ve virüs çeşitli ülkelerde insanların hava ve suyuna karıştırılarak test edilmektedir. Ara sıra haberlerde gördüğünüz ve çıktıklarından bir süre sonra kaybolan pek çok gizemli virüs ve hastalığın temel sebebi budur.
Mikroçipler veya günümüzün değişik teknolojik metotlarıyla dünyanın her yanındaki milyonlarca insanı Amerika ve İsrail’deki süper bilgisayarlara bağlama projesi belki de insanlığın önündeki en büyük tehlikelerden biridir. Bilgisayarlar o kadar gelişti ki artık tüm dünya nüfusunun bilgisayarlardan izlenip kontrol edilebilmesi teorik olarak mümkün hale geldi.Yakın zamanda suç ve terörizmi engellemek bahanesiyle insanlar çiplenmeye başlanırsa bu yazdıklarımı lütfen hatırlayın.
Bugün saçma sapan konularla vakitlerini harcayan insanların tartışması ve tepki göstermesi gereken en önemli konu budur aslında. İnsanlığın robotlaştırılmasına hazır mıyız ? Tüm duygularımızın ve özel hayatımızın bir kaç bin seçilmiş tarafından kontrol edilmesine razı mısınız ?
Beyniniz kontrol altına alındığı zaman protesto etmek ve bir şeyler yapmak için çok geç olacaktır.
Şunu iyice anlayın ki günümüzün teknolojisi bir kaç sene içinde tüm dünyayı tek merkezden yönetmeye elverişli bir hale gelecek. Bugün globalleşme adı altında satılmış pislikler tarafından yapılan vatansızlaştırma ve milliyetçilik duygularını törpüleme faaliyetleri hep bu amaç doğrultusundadır.
Size sundukları yaşam tarzı Amerika-Avrupa ve Yahudi merkezli kapitalist bir toplum yapısıdır ve rolünüz ise sadece duygusuz köle robotlar olarak belirlenmiştir. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" ve "ben kendi hayatıma bakarım" mantığıyla pısırıkça susarak eli böğründe bekleyen insanlar ne zaman uyanacak acaba.
Titreyin ve kendinize gelin,insanlar koyunları sevmezler insanlar koyunları yerler sevgili dostlar.Saygılarımla.. Serdar Kuru
****
KGB'NİN ZİHİN KONTROLÜ OPERASYONLARI
Rus Gizli Servisi KGB'nin Soğuk Savaş döneminde Rusya Başkanları ile askeri komutanların bilinçaltılarını özel ekiplerle yönlendirdiği ortaya çıktı
Eski KGB generallerinden Boris Ratnikov, Soğuk Savaş öncesi ve sonrasında yaşanan süreçte oluşturdukları özel birimlerle bilinçaltların okunduğunu ve onlara yön verebilecek bir kısım
tekniklerin geliştirildiğini açıkladı. KGB eski ajanı Ratnikov,Rossiskaya Gazeta'ya yaptığı açıklamalarda, “1980'li yıllarda Sovyetler Birliği'nde 50'den fazla bilinçaltı okuma yöntemleri
geliştiren ve ajanlara eğitim veren araştırma merkezi vardı.
Sovyetler Birliği'nin yıkılması ile birlikte tüm bu çalışmalar da durduruldu” ifadelerini kullandı.
'ÇİN İLE SAVAŞI ÖNLEDİK' İddialara göre Yeltsin'in bilinçaltına hükmeden ajanlar Japonya'ya
yapmayı planladığı geziyi iptal etmesini sağladığını ve sonrasında da Çin'le çıkması muhtemel bir savaşı engelledikleri belirtildi.
1992 yılında Japonya'ya bir gezi gerçekleştirecek olan Yeltsin'in bilinçaltını okuyan ajanlar iki ülke arasında sürekli tartışma konusu olan Kuril adalarını Japonya'ya devretmeyi düşündüğünü tespit
etmişlerdi. Bunun üzerine de Yeltsin'in bilinçaltına hükmederek onu bu geziden vazgeçirdiler ve Çin'le çıkabilecek olası büyük bir savaşı engellediler.
GAİDAR'A PSİKANALİZ KORUMA
Rusya Federasyonu'nun ilk Başkanı Yegor Gaidar'ın bilinçaltlarını yönlendirdikleri iddialarının doğru olmadığını ifade eden eski ajan Ratnikov, “Bizim görevimiz başkana karşı yapılacak herhangi bir
bilinçaltı saldırısına karşı ona koruma sağlamaktı. Yoksa başkanın ve üst düzey yetkililerin bilinçaltlarını yönlendirmedik” dedi.Ratnikov ABD Büyükelçilerinden Robert Strauss'un da bilinçaltını okuduklarını fakat olayın farkına varan büyükelçinin konutunu bu tür girişimlere karşı korumaya aldığını kaydetti
Kaynak: ahmetdursun374.blogcu.com
Humit tamamıyla insana dayalı bir istihbarat şeklidir. Halk arasına karışan bu personel bir kurumda görevli bir personel olabileceği gibi, legal kurumdan bağımsız örtülü ödenekten maaşını alan bordrosuz kişilerde Humit olabilmektedir. Bu kişilere büyük illerde Metropol Muhbirleri, ya da serbest veya inorganil personel de denilebilir.
Bu personel görevin ifası gereği metropollerin belirli noktalarında bulundukları yere göre göreceli olarak değişsede genellikle insan ve araç trafiğinin yoğun olduğu yerlerde yada belirli önem derecesi yüksek kurumların yakınlarında görevin ifasını kolaylaştıracak şekilde maskelienmiş bir halde çalışırlar. Çeşitli işleri yaparlar.
Örneğin, simitçi (eskiden gelen bir espri servis mensuplarının ve basın kuruluşlarının onlara taktığı lakapla SMITH'ci gibi...Eskiler hatırlar bir dönem Mr.Smith'ler 5 yıldızlı hotelleri çok mesken tutardı...Hoş bu gelenek aynen devam ediyor ya...Neyse !), boyacı, seyyar manav gibi değişik kılıklarda nokta görevi ifa ederler.
Görevleri akan trafiğin içerisinden şüpheli tanımına uyan, yada kendilerine söylenen ve tanımlanan kişileri izlemek veya belirli bir kurumu gözlem altında tutarak bir üst kademeye yani iletişim kuran kişiye bu raporu düzenli olarak vermektir. Özellikle yabancı sermayeli firmaların yada yabancı misyon temsilcilerinin sürekli gittikleri kulüp, bar yada benzeri yerlerin yakınlarında bulunurlar. Ayrıca bu tip yerleri işleten yerlerde çalışanlarla da yakın temas içerisindedir. Kısacası görevleri tüm olup biteni, giren çıkanı, dedikoduları kısacası istihbarı değere sahip her şeyi iletişimi sağlayan kişi ile raporlarlar.
Yaptıkları iş son derece önemlidir. Zira, özellikle metropollerin kalabalıklığı ve trafiği göz önüne alınırsa her kesin kontrol altına alınamayacağı da bir gerçek olarak ortaya çıkar. Nasıl herkesin başına güvenlik için bir güvenlik görevlisi koyamaz iseniz, her şeyden haberdar olmanızda mümkün değildir. O nedenle metropol gibi yerlerin merkezlerinde yada benzer lokasyonlarda bu tip bir personel bulundurmanız da zorunludur.
En ufak bir şüpheyle metropol görevlisi tarafından ihbar edilen bir şahsı izlemeye aldıklarında belkide çok büyük bir organize suç şebekesini yada bir çeteyi yada bir gizli ajanı deşifre etme şansınızda bu şekilde doğabilir.
Bu aynı zamanda bir yerde toplumun nabzını tutmak, olası korsan gösterileri önceden haber almak, bir örgüte sızmak veya bunun benzeri organizasyonları ve operasyonları yapmak içinde bulunmaz bir fırsattır.
Her zaman dediğimiz gibi teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin yinede insana dayalı istihbarat sistemi iyi ve gelişmiş olmayan her servis yetersizdir. Unutmayalım ki teknoloji sadece bu sistemleri kullanan gizli servislerin elinde bulunmuyor. Bugün örnek vermek gerekirse ABD de yada Rusya'da mafya tipi örgütlerin ellerinde de çok değişik kapsamda ve içerikte ve nitelikte ve sayıda bir sürü dijital silah ve sabotaj ekipmanı, dinleme sistemi hatta biyoloji & kimyasal silah ve düşük etkili nükleer silah bulunmaktadır. Dolayısiyle aynı silahları bu tür illegal organizasyonlarda belirli bir ödeme karşılığı temin etme imkanına ne yazıkki sahiptir.
O yüzden hiç bir gizli servis yada örgüt sadece teknolojik istihbaratı yeterli görmez saha elemanlarını da sıkı bir eğitimden geçirir (eğitimler aşağıdadır...) belirli maskeler ve hayat hikayeleri ile belli noktalara yerleştirir. Bu eğitimden geçen METROPOL GÖREVLİLERİ herkesi aldıkları eğitimlerin ışığında süzer ve değerlendirir. Gözleri, kulakları tüm duyuları hep açıktır. Bölgelerindeki en ufak bir hareketliliği, farklılığı hemen haber alır ve gerekli önlemlerin alınması için ilgili kanallar ile bildirir.
Kişileri veya hedef kurumu şüphe çekmeden sürekli gözlem altında tutar, illegal her durumu delillendirir, gerçek yada sahte delilleri ayırabilir. Hedef kişi/grubun iletişime geçtiği herkesi fotoğraflar, gerekirse hedefe sızar kısacası bölgesinde ON KAPLAN GÜCÜNDEDİR.
Görevin ifası için illegal bir oluşum içerisinde kesinlikle sırıtmaz, verilen her görevi yerine getirir. Kimliğini tehlikeye atacak yada görevin ifasına engel teşkil edecek hiç bir hamle yapamaz. Hatta görevin ifası için uyuşturucu satabilir, ameliyat yapabilir. Tabi bu tür uygulamalar sadece belirli gizli servisler tarafından yapılmaktadır. Zira günümüzde servisler legal ajanları vasıtasiyle illegal operasyon yapamazlar. örneğin bir gizli servis kendi ülkesinde espiyonaj faaliyeti yürüten yabancı bir servis elemanına sabotaj düzenleyemez. Sadece delillendirir ve PERSONA NON GARATA (İstenmeyen Kişi) ilan ederek sınırdışı yapabilir. Genellikle bu tür operasyonlar soğuk savaş döneminde kalsada halen bazı batılı servisler tarafından uygulanmaktadır.
Yine METROPOL GÖREVLİLERİ suçlu ve birey-kitle psikolojisi konusunda da yetrli donanıma sahip olduklarından koku alma yetenekleri çok gelişmiştir. İlgisini çeken hedef şahıs/lara zarflama (istihbarat terminolojisinde yoklama yada kanca atma) yöntemi ile yaklaşmaya çalışırlar. Bu görevliler kesinlikle şüphe çekmeyecek tipte "tabiki bulundukları bölgenin coğrafi ve etnik yapısına bağlı olarak" olur ve aldıkları eğitimle kimliklerini çok iyi saklarlar. deşifre olsalar bile veya böyle bir ihtimal dühul olduğunda DÜŞME YÖNTEMLERİNİ çok iyi kullanırlar. (Maske kullanımı ve şüpheden arınma)
Bağlı oldukları servisler tarafından gerekmesi halinde sahte bir hayat hikayesine bile (cover story) sahip olabilirler.
Bu görevlileri bulundukları ortamda kendiliğinden tanımanız mümkün değildir. Tanımanız için ya hedef yani izlenen bir kişi yada o organizasyonun içerisinde olmanız gereklidir.
OSINT (OPEN SOURCES INTELLIGENCE) - AÇIK KAYNAKLARA DAYALI İSTİHBARAT
Açık kaynakların kullanıldığı basın, televizyon, radyo, internet ve diğer açık elemanların kullanıldığı istihbarat çeşidi.
SIGINT (SIGNALS INTELLIGENCE) - SİNYAL İSTİHBARATI
Radyo ve elektronik&dijital ekipmanlara dayalı frekans ve haberleşme istihbaratı.
IMINT (IMAGERY - OR IMITATIVE - INTELLIGENCE) - GÖRSEL İSTİHBARAT
Fotoğraf, Uydu Resimleri ve diğer elektronik ve dijital basım ürünleri üzerine yapılan istihbarat.
MASINT (MEASUREMENT AND SIGNATURE INTELLIGENCE) - SES & AKUSTİK İSTİHBARATI
SIGINT VE IMINT ile sağlanan bir takım teknik formları kullanarak yapılan istihbarat.
İSTİHBARAT ÇARKI NEDİR ;
1.adım-İstihbarat Toplama/Elde etme
2.adım-Değerlendirme ve Analiz
3.adım-İlgili Kuruluşlara Dağıtma
4.adım-Önlem ve Siyaset Geliştirme
Bir ajanın bilmesi gereken temel prensipler
İstihbarat biliminin dünyanın hiç bir yerinde -kamuya açık- olarak bir öğrenim merkezi yoktur. Tüm adaylar öncelikle kişilik, beceri, stres, genel kültür, yabancı dil, kendini ifade, psikolojik ve fiziki testler gibi uzun bir süreçten geçirilir. Uygun görülen adaylar, o ülkenin Güvenlik Akademi'sinde yada diğer adıyla Gizli Servis Akademisinde istihbarat ile ilgili temel prensipler hakkında hem teorik hemde pratik eğitim görürler.
Bu konular başlıca;
- Gizli haberleşme,
- Gizli faliyetlere giriş ve fert,
- Gizli faliyetlerde emniyet,
- Maske,
- Kimlik tesbiti,
- Gizli harekat tekniği,
- Mülakat ve sorgulama,
- Gizli buluşmalar,
- Takip ve takipten kurtulma,
- Döküman inceleme ve sahte döküman,
- Gizli yazı - zarf açma,
- Gizli girme - arama - dinleme,
- Fotoğrafçılık,
- İstihbarat ve istihbarata karşı koyma (İKK)"
- Gayri nizami harbe giriş ve tarihi,
- Gayri nizami harbin hukuki yapısı ve mevzuatı,
- Gayri nizami harpte tanıma - teşhis,
- Bölge etüdü,
- Keşif,
- Dikiz ve göz keşfi,
- Hedef analizi,
- Tahrip,
- Gayri nizami harbin genel teşkilatlanması,
- Gayri nizami harbin planlanması ve uygulanması,
- Gayri nizami harp harekatı,
- Mukavemet harekatı,
- Yeraltı teşkilatı ve yeraltı harekatı,
- Gerilla teşkilatı ve gerilla harekatı,
- Kurtarma - kaçırma teşkilatı ve kurtarma - kaçırma harekatı,
- Özel kuvvetler teşkilatı ve özel kuvvetler harekatı,
- Yardımcı kuvvetler ve yardımcı unsurlar,
- Psikolojik harekat,
- Gayri nizami harpte personel faaliyetleri,
- Liderlik,
- Sabotaj,
- Muhabere,
- Lojistik,
- Gizli depolama,
- Karadan İkmal,
- Gizli hava harekatı,
- Gizli deniz harekatı,
- İç güvenlik harekatı değerlendirmesi,
- Hayatı idame,
- İlk yardım gibi konularda gerek teorik gerekse pratik dersleri konularında uzman hocalardan alırlar.
Ancak günümüzde teknolojinin ilerlemesi ve nüfusun artmasına paralel olarak globalleşme gibi nedenlerden dolayı tüm istihbarat personeli, güvenlik akademilerinde tüm bu eğitimleri başlangıçta olmasada yapılan kurs ve seminerler gibi eğitimlerle almakta ve uygulamaktadır.
Özellikle MIND CONTROL & ZİHİN KONTROLÜ projesinin kullanıma girmesi ve elektro manyetik izleme sistemlerinin gelişmesi ile zaman ve yer mefhumu kalmamış, hedef kiş/grup rahatlıkla 7*24 olarak süreklşi gözetim altına alınabilmiştir.
Sorun günümüzde bu uygulamanın yapılması değil ABD ve bazı başka servislerin bu sistemi kullanan elemanlarının HAVA ATMAK, yada GÜÇ GÖSTERİSİ yapmak gibi nedenlerden olur olmaz görevlerini ve bildiklerini ifşa etmesi hatta bazen kantarın topuzunu kaçırıp desteksiz atmaları ve röportaj vermeleridir.
Örnek vermek gerekirse başlangıcı 1950'li yılara ve hatta NAZİ dönemine varan MIND CONTROL & MKULTRA & UKUSA projeleridir. Ancak servisler her zaman olduğu gibi açıklanan bilgileri yalanlamak ve KOMPLO TEORİMİNE sokmakta da ustadırlar.
Bunun yanısıra tüm saha ajanları psikoloji bilimi ve teknoloji konusunda da gerekli argümanlara sahiptirler. Bunlar,
· Suçlu psikolojisi,
· Etkili konuşma ve ses analizi,
· Birey ve Kitle psikolojisi,
· Karakter tahlili,
· Delil alma & Sahte Delil
· Yaklaşma zamanının (hedef şahıs yada gruba) belirlenmesi,
· Bireysel önlem geliştirme,
· İstihbarat ve İstihbarata karşı koyma,
· Terör ve anti-terör stratejisi geliştirme,
· Stres altında düşünme-harekat-yönetme kabiliyetinin geliştirilmesi,
· Stres altında proje ve operasyon uygulama ve idare,
· Zaman yönetimi,
· Psiko-Sorgu ve mülakat teknikleri,
· Kripto kullanımı ve gizli haberleşme,
· Şüpheden düşme teknikleri,
· Bilgi alınması amaciyle süpheli şahısa yada gruba yemleme malzemesi hazırlama teknikleri (kısaca zarflama diyede anılır...Değişik çeşitleri vardır.)
· Gizli buluşma teknikleri (brush contact-fırça teması)
· Kaynak kullanmı,
· Eleman kullanımı,
· Gizli kamera kullanmı, bug yerleştirme teknikleri,
· Fotoğraf, bilgisayar, ve diğer ekipman ve cihaz kullanımı; (gizli kamera, bug...)
· Organize suç yada terör gruplarına sızma yöntemleri,
· Yakın dövüş ve fiziki güç kullanımı,
· Silah ve patlayıcı eğitimi (her tür silah ve patlayıcı eğitimi),
· Hedef analizi ve bireysel önlem geliştirme,
· İstihbari analiz gibi tamamen teoriğe ve pratiğe dayalı sıkı bir eğitimden geçirilirler.
Yukarıda adı geçen eğitimlerde başarılı olan adaylar çırak-üstad ilişkisi içerisinde yeni görev yerlerine atanırlar.
· Operasyonlar Dairesi
· Espiyonaj-Kontr-espiyonaj
· Terörle mücadele (Kontr-terör dairesi)
· Organize suç ve kaçakçılık dairesi
· Teknik Şube müdürlüğü
· Takip ve gözetim dairesi ve diğer.
· Psikolojik harekat dairesi
gibi bölümlerde artık derslerde öğrendiklerini bizzat uygulama safhasına geçilir.
Tüm adayların görev yaptığı süre içerisinde öncelikli kural "kimliklerini hassasiyetle muhafaza etmeleri-deşifre olmamaları" dır. Bu nedenle çok elzem olmadığı takdirde -olağanüstü bir durum yok ise- kesinlikle kimlik ibraz edemezler. Ve kimliklerini açıklayamazlar. Aksi sonuçlar idari ve hukuki takibata neden olur. Aynı zamanda bir ajanın kimliğini başka bir kaynağın deşifre etmeside "aktif ajanın hayatını tehlikeye atma" maddesinden hukuki takibata yol açar.
Ajanların birbirleriyle ve merkez ile teması, karargah tabir edilen merkezi bölümden telsiz yada başka elektronik cihazların kullanımı ile yapılır.(bkz.sig-int)
Ayrıca gizli servis mensupları durum gerektirdiğinde tüm polis yetkilerine sahiptir.
Kısacası, bir ülkenin milli güvenliği ciddi bir iştir. Dolayısiyle, küreselleşen tehditlere koymak içinde sürekli teknolojinizi ve eğitiminizi güncel durumda tutmak zorundasınız...
Teknolojinin yarınlarınıza ışık tutması temennisiyle;
DSS
Zihin Kontrolü Mümkünmü?
Dünya istihbarat örgütlerinin karşı tarafı yönlendirmek için psikolojik operasyon yapabilmeleri en önemli hedefleridir.
İstihbarat örgütleri özellikle CIA ve MOSSAD bu konuya büyük önem vermektedirler. Bir Çin atasözü vardır, "Yüz savaş kazanmak hüner değil, hüner savaşmadan güvenliği sağlamaktır." İstihbarat örgütleri bu konuya bilimsel olarak eğilmektedirler. Sürekli çalışmalarla yeni yollar araştırmaktadırlar.
Bugün MOSSAD'ın CIA'dan daha başarılı operasyonlar yapmasının iki nedeni vardır. Birincisi, Tevrat'ta Musa Peygamber'e Kenan ilinde casusluk yapmasının emredilmesi. İkincisi de, ideallerinin yüksek fakat güçlerinin az olması ve dünya bilim çevresinde önemli etkinliklerinin olmasıdır.
TARİHTEN ÖRNEKLER
Bilinen ilk ve en önemli psikolojik operasyon örneği Hasan Sabbah'tır. Haşhaşi tarikatı da denilen bu örgütlenmede kişiler Haşhaşın etkin maddesi Eroinle keyif duygusuna ve cennet inancına şartlandırılıyor. Hasan Sabbah'a itaat ederlerse hep böyle yaşayacaklarına inandırılıyorlardı. Böylece intihar saldırılarını zevkle yapıyorlardı.
1937'de Stalin'in Halk mahkemelerinde davalıların îtiraflarında bazı kimyasallar kullandığı bilinmektedir. Hatta Macaristan Kardinalinin de bulunduğu bir davada davalılar devlete karşı bir tutum aldıklarını birden itiraf etmişlerdi.
BU DURUM ETİK MİDİR?
Kesinlikle değildir. Mamafih, Dünya Af Örgütü 1992 yılında bir rapor neşretti. Bu durum "İnsanın zihni yetilerini bozmayı, yok etmeyi, değiştirmeyi hedefleyen sorgulama prosedürü ahlaki suçtur denildi.
Fiziksel işkence sınıflandırması kadar insanlık dışıdır." düşüncesi benimsendi.
HANGİ YÖNTEMLER UYGULANIYOR?
Klasik yöntem; psikolojik faaliyet, propaganda ve beyin yıkama yöntemidir.
En sık kullanılan yöntem; kimyasal maddeler kullanılarak kişinin düşüncesini etkilemektir.
Son yıllarda üzerinde çalışan ve durulan yöntem ise elektronik implantlar yerleştirilerek kişinin beynini uzaktan kumanda ile yönetme çabalarıdır.
KİMYASAL YÖNTEMLER
Zihin kontrolü deneylerinde ilk kullanılan madde LSD idi. LSD psikokimyasal bir maddedir. Alan kişide olağanüstü psikolojik değişimler olur. Halüsinasyonlar görür, canlı, neşeli, güçlü duygu, düşünme ve davranışlar içerisine girer. Bu madde beynin ön bölgesinde DOPAMİN isimli zevk maddesini aşırı salgılamaktadır. Bu maddeyi alan bir kişi inandığı konuda olağanüstü eylemler gerçekleştirebilmektedir. İkinci Dünya Savaşında hem Hitler hem Amerikan ordusu "Amphetamin" isimli uyarıcı kimyasalı kullanarak askerlerin savaş gücünü arttırmayı hedeflemişlerdir. Hatta Hitlerin milyonlarca psikoaktif madde kullanarak ordusunun hareket kabiliyetini çok hızlı hale getirdiği bilinmektedir.
İçkisine LSD veya uyuşturucu katan kişilerin kolay intihar ettikleri ve kolay insan öldürdükleri bilinen gerçeklerdir.
Bu konu da ABD'de gönüllüler, siyahlar ve eşcinseller üzerinde ilginç deneyler yapılmıştır. Deney yapılan kişilerde akıl hastalıkları, yaşayanlarda da erken bunama, erken yaşlanma gözlemlenmiştir. Bu konuda Dr. Armen Victorian'ın kitabında ilginç kaynak ve bilgiler mevcuttur. Kitabın ismi "İnsan Davranışının Manipülasyonu, Beyin Kontrolüdür." Bu kitap Timaş yayınları arasında tercüme edilerek yayınlanmıştır.
PSİKİYATRİDE TEDAVİ AMACIYLA KULLANILIYOR Psikiyatrik uygulamada tanı ve tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Narkoanaliz olarak tanımlanan bu yöntemde kişiye damardan kısa süre etkili barbibüratlar verilir. Kişi uyku uyanıklık arası bir boyuttadır. Bilinçaltının üstündeki baskılar aralanır.
Kişiyle güven ilişkisi içinde psikoterapödik ilişki kurulabilirse bilinçaltı duygular, eğilimler, hatıralar, şartlanmalar ortaya çıkarılır.
İlaçlı hipnoz da denilebilen bu yöntem kişinin bilinçaltı çatışmalarını analiz edip onun tedavisini gerçekleştirmek için kullanılır.
HİPNOZLA BEYİN YIKAMAK MÜMKÜN MÜ?
Hipnoz bilimsel bir yöntemdir. Kişi hipnotik uykuya geçtiğinde vücut ve beyin uyur, fakat terapistle, kişi arasında seçici bir algılama alışverişi kanalı açılır. Böylece kişi yönlendirilir, düşünceleri, duyguları değiştirilebilir. Psikiyatride hastalıklı düşünceleri yok etmek, sağlıklı düşünceler kazandırmak, ego gücünü arttırmak için bu yöntemi kullanıyoruz.
Her bilimsel yöntem gibi hipnozda gösteri malzemesi veya siyasî amaçla kullanılabilir.
Hipnozda ilk şart iki tarafın birbirine güvenmesidir. Daha sonra konsantrasyon gücü artırılır, uygun telkinde bulunulan kişi geçmişine götürülebilir, beyni yıkanabilir, yanlış şeylere inandırılabilir. Ancak kişiye hipnozda istemediği şeyi yaptıramazsınız. Bazı kişiler telkine çok yatkındır, kolaylıkla girerler. Fakat obsesif ve paranoid denilen güvensiz özelliği fazla olan kişileri hipnotik transa geçirmek çok güçtür.
ELEKTROMANYETİK ETKİLEME
Evren "Radiant Enerji" denilen yayılan bir enerjiden oluşur, gözümüzle gördüğümüz spektrum bir dalga boyudur. Morötesi ve kızılötesi dalga boyları gözümüzle görülmez. Ancak röntgen filmlerinden, termal kameralara, yeraltı su havza haritalarına kadar bir çok alanda kullanılır.
Her elektrik kaynağı bir radyasyon neşreder. Bazı radyasyonlar iyonlama yaparak hücre ölümlerine yol açar. Hidrojen atomu frekansına uygun mikrodalga ile MR gibi beyin tomografileri çekilir.
Mikrodalga fırınlarda ışınların camı geçerek tabak içindeki suyu buharlaştırdığını biliyoruz.
MİKRODALGA İLE BEYİN KONTROLÜ
Mikrodalga ile uzaktan gürültü hissi oluşturmak mümkündür.
Elektromanyetik ritmik vuruşlar kişinin başını elektrikli matkapla oyulduğu hissi uyandırabilir. Çok düşük frekans da (VLF), iyonlamanın olmadığı bir radyoaktivite ile baş ağrısı, çınlama, sinirlilik, depresyon, hafıza kaybı hatta panik duygusu oluşturulabilir.Radyasyonun diş dökülmesi, kan kanseri, sakat doğumlara neden olduğu yaptığı bilinmektedir. İyonlanmanın olduğu radyasyonlar X ışınları Radyum gibi kanser tedavisinde kanserli hücreleri öldürmek için kullanılır. Bu ışınları uzaktan yönetmek mümkün olmamakta, fakat mikrodalga kaynağını 1-2 km. uzaktan bir hedefe yöneltmek mümkün olabilmektedir. Kötü niyetli kişilerin elinde korkunç bir silah haline dönebilen bir teknoloji insanlık dışı amaçlarla kullanılırsa insanlığın sonu başlar.
ELEKTRONİK PARÇA YERLEŞTİRMEK MÜMKÜN MÜ?
İnsan davranışını kontrol etmek isteyenler hayvan deneylerinde bunu gerçekleştirmişlerdir.
FM radyo kanalı ile sinyaller alabilen ve nakledebilen minyatür elektrotlar hayvan kafasına yerleştiriliyor. Maymunda cinsel saldırganlık, boğada aniden durma komutu verme deneyleri başarılı oldu. Yunus balıkları yönetilebildi.
ABD'de beynin elektronik uyarılması zihinsel özürlülerde ve eşcinsellerde araştırılmıştır. James Olds isimli araştırmacı beynin hipotalamuş bölgesine elektronik implant yerleştirerek eşcinselleri kontrol etmeyi başardı. Hastalarda korku, heyecan, halüsinasyon oluşturarak davranışlarını ödüllendirdi veya cezalandırdı.
Zihin özürlülere de benzer deneyler yapıldı. Bu çalışmalar çok tartışıldı. Bilimin iyiliği değil hastanın iyiliği ön planda tutulması etik kuralına göre çalışmalar durduruldu.
FM radyo kanalında sinyaller alabilen ve nakledebilen bu uzaktan beyin elektronik uyarılması ateşli tartışmalara konu oldu. Hatta Fransa'da her doğan çocuğa kimliğini belirtir elektronik parça yerleştirerek ömür boyu nerede olup olmadığını izleyebiliriz tezi bile ortaya atıldı.
İnsanın robot gibi tuşlarla kontrol edilmesi çok tehlikeli bir gelişmeydi.
Elektronik implantı (Stimoreceiver) bulan Dr. Delgado beynin amigdal ve hipokampus gibi alanlarını canlandırarak neşe, tuhaf duygu, renkli görüntü gözlemlediğini kayıt ederek kitabında açıkladı.
Radyohipnotik beyinlerarası kontrol projesi elektronik hipnoz yapmayı amaçlamaktadır. Bu projede kişiye istemediği şeyler yaptırmak mümkün hale gelecektir. Tuşlarla kontrol edilen insana ne yaptırılmaz ki!
YENİ BİLİMSEL GELİŞME: Düşünce Teknolojisi Bugün psikiyatride beynin ürettiği sinyalleri kaydederek beyin fonksiyonel görüntülemesi yapılabilmektedir. Klasik EEG'nin bilgisayar devriminden sonra analog sinyallerin sayısallaştırılması ile beyin haritası çıkarılıyor. Biz Memory Center Nöropsikiyatri Merkezinde bu sistemi kullanarak beynin hastalıklı çalışan alanlarını görüntüleyebiliyoruz. Tanı ve tedaviyi güçlendirmek için işe yarayan bir yöntemdir. Hatta ilaç tedavisinin biyoyararlılığını hasta izlerken görselleştirmiş oluyoruz.
TRANSKRANİYAL MANYETİK UYARIM
Elektromanyetik enerjinin tedavide kullanımı yeni gelişmelerdendir.
TMU denilen bir yöntem ile Tedaviye dirençli depresyon, Obsesif KOMPULSİF Bozukluk ve Şizofresi gibi ruhsal bozukluklarda ilaç tedavisine bir üstünlük olarak dikkat çekmektedir.( Arch Gec- Psyhiatry.1999; 56:300-311). Bu konuyu daha sonraki bir yazımda ele alacağım merak edenler www.mcaturk.com adresinden gerekli bilgiye ulaşabilirler. Evet beynin ön bölgesine elektromanyetik uyarı vererek Depresyonu tedavi etme projesi elektroşok tedavisine alternatif olarak işe yarayacak gibi görünmektedir.
DUYU ÖTESİ ALGI
Birleşik Devletler parapiskolojik araştırmalara büyük bütçeler ayırmaktadır. Beş duyuyu kullanmada insanın geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman hakkında bilgi edinmesi çok ilgi çeken bir konudur.
Telepati, Durugörü (Clair-voyance), Altıncı his de denilen bu algılama biçimi hakkında şu anda bilimsel çalışmalarda sağlam deliller yoktur.
Sesin, elektromanyetik frekansın, lazerin varlığı başka dalga boylarının varlığına kanıt olabilmektedirler. Zihni kontrol etmenin, ikizlerin, anne-çocuk arasındaki uzaktan duygusal etkilenmelerin nasıl olduğu henüz çözülemedi. Rüya laboratuvarlarında telepati yolu ile kavram ve imaj uyandırıldığının gözlemlenmesi elektronik psikiyatri açısından devrim niteliğindeki çalışmalardır.
Durugörü veya beden dışı sezgi denilen bir yöntemde de bazı denekler odada gizlenmiş nesnelerin yerini tespit etmeyi başarabiliyorlar. "Remote Viewing, remote sensing" denilen uzaktan görme ve hissetme özelliği olan insanların bunu nasıl başardıkları bilimsel ilgi alanına girmektedir. Uzaktan görüşün elektromanyetik işleyişi çözülebilirse insanlığın kaderi etkilenecektir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz insanın zihninin uzaktan kontrol edilmesi dünya için sosyal ve politik etkileri çok fazla oluşacağı gelişmeleri getirecektir.
(Nevzat Tarhan)
Teknoloji ve zihin kontrolü.
Sevgili dostlar,bildiğiniz gibi teknoloji artık hayatımızın her alanına girdi. Bir zamanlar bilimkurgu filmlerinde ağzımızı açarak seyrettiğimiz hayalgücüne dayanan cihazlar artık elimizin altında sıradan oyuncaklar oldular. Çok değil bundan sadece yirmi sene önce bilgisayarla Amerika’da hiç tanımadığımız bir insanla tavla oynayabileceğimiz veya görüntülü telefon kavramı bize ulaşılamayacak çocuksu hayaller gibi gelirdi ama bugün bütün bu gelişmeleri usulca kabullenmiş durumdayız ve biz hiç de garip gelmiyorlar. Yıllar önce telefon etmek için ceplerimde jeton arandığım günlerle bugün elimde tuttuğum son model cep telefonu arasında sanki yüzlerce sene fark var gibi. Teknoloji baş döndürücü bir hızla ve bu hızını da sürekli bir şekilde arttırarak ilerliyor.
Tabii her şeyde olduğu gibi teknolojinin getirdiği risklerde bulunmakta. Bu risklerin bence en önemlisi bu teknolojinin temel olarak Batı tarafından geliştirilmesi. Bu sözlerimin sebebi tabii ki kıskançlık değil çünkü insanlığın faydasına bir şey geliştirilmesi bizi ancak mutlu eder bunu kimin yaptığı önemli değildir çünkü hepimiz Allah’ın üstün sıfatlarla donattığı Ademoğullarıyız. Yalnız sorun şurada ki Batı medeniyeti ürettiği her yeni teknolojiyi öncelikle silah olarak kullanmaya ve bu teknolojileri bir güç kaldıracı yapmaya meyillidir. Bu sebeple Batının eline geçen pek çok teknoloji insanlığa huzur yerine yıkım getirmiştir. Batı Barutu almış ve binlerce yıl Çinlilerin yapmadığını yaparak ateşli silahları bulmuştur,kimyasal maddelerden ilaç yapacağına kimyasal silah yapmış,mikropları öldüreceğine çoğaltarak biyolojik silah inşa etmiş ve insanoğlunun bulduğu en güçlü enerji formundan yine insanlığın sonunu getirecbilecek nükleer silahları icat etmiştir. Kısaca Batı için teknoloji öncelikle silah anlamına gelmektedir.
Bugünkü yazımda pek bilinmeyen ama insanlığın geleceği için son derece tehlikeli bir teknolojiden bahsetmek istiyorum.
1948 senesince Norbert Weiner "Cyberbetics" adında bir kitap yazdı.Bu isim zamanın bilim çevrelerinde çok az insan tarafından bilinen ve sinirsel iletişim ve kontrol teorisi anlamına gelen bir terimdi. O zamandan bu güne Cybernetic teknolojisi gözlerden ve insanların ilgisinden uzak bir şekilde gelişimini sürdürdü ve 1980 yılında Japon bilim adamı Yoneji Masuda daha fazla dayanamayarak insanların bilmediği yeni bir teknolojinin tüm insanlığın geleceğini etkileyecek şekilde gelişme gösterdiğini ve yakın bir zamanda insanların Orwellin ünlü romanında olduğu gibi tek merkezden idare edilecek robotlara dönüşebileceği uyarısında bulundu. Masuda vicdanlı adamdı ama medya vicdansızdı ve onun açıklamalarını hasır altı ettiler.
Masudanın bahsettiği bu yeni teknoloji süper bilgisayarların uydu bağlantısı vasıtasıyla beyine yerleştirilmiş özel mikroçipleri kontrol etmesine dayanıyordu.
Beyine çip yerleştirme operasyonlarının ilki resmi olarak 1974 senesinde Amerikanın Ohio eyaletinde ve İsveç’in Stockholm kentinde gerçekleştirildi. Bu tarihten çok daha önce 1946 yılında gizlice ve ailelerinin haberi olmadan yeni doğan bebeklere çip takılmıştı. 1950'li ve 60'lı yıllarda pek çok insan ve hayvan kobay üzerinde bu çipler denenerek davranışları,beyin ve vücut fonksiyonlarını kontrol etme üzerine araştırmalar yapıldı. Bu araştırmalara bu kadar önem verilmesinin sebebi özellikle Amerikan ordusu ve istihbaratının zihin kontrolü üzerinde önemle durması ve bu alana çok büyük bütçeler ayırmasıydı.
Cybernetic teknolojisi 1970'li yıllarda bir santimetre boyunda çipler kullanıyordu ve bunlar röntgende gözükebilyordu daha sonra bu çiplerin boyutu ufak bir pirinç tanesine indirgendi ve görülme ihtimalleri çok azaldı. İlk başta silikondan imal edilen çipler daha sonra galyum arsenide maddesinden imal edilmeye başlandı. Bugün bu çipler o kadar mikro düzeye indirgenmiştir ki ense veya sırt bölgesine özel bir şırıngayla konabildiği gibi bir ameliyat esnasında konulan kişinin haberi olmaksızın da takılabilir.
Çipler bir kere takıldıktan sonra bunların bulunması veya çıkarılması neredeyse imkansızdır.
Yeni doğan her bebeğe bu çiplerden birer adet yerleştirilmesi ve bu kişinin hayatının geri kalan kısmında çip sayesinde kimliklendirilip takip edilmesi bugün artık mümkündür. Amerika birleşik devletleri bu tip planları şu an kurmakla meşgul. İsveç’in öldürülen başbakanı Olof Palme 1973 senesinde bu çiplerin cezaevi mahkumlarına takılmasına izin vermişti ve o dönemde yayınlanan İsveç devlet raporlarında (Statens Officiella Utradninger) bu çip yerleştirme izni açık olarak görülmektedir.
Çiplenmiş insanlar dünyanın her yerinde takip edilebilir. Beyin fonksiyonları süper bilgisayarlar tarafından uzaktan izlenebildiği gibi çeşitli frekanslardan etki altına da alınabilirler.
Amerika’daki gizli deneylerde mahkumlar,askerler,akıl hastaları,özürlü çocuklar,sağır dilsiz insanlar gibi toplumun koruması dışında kalan insan denekleri üzerinde pek çok araştırma yapılmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır.
Bugünün mikroçipleri kendilerine odaklanmış düşük frekanslı radyo dalgaları ile çalışırlar. Uyduların yardımıyla çiplenmiş kişi gezegen üzerinde hangi deliğe girerse girsin kesinlikle takip edilebilir.
Amerikan ordusu bu teknolojiden çeşitli zamanlarda faydalandı. Mesela Vietnam savaşında bugün ismine "Rambo çipi" denilen cihazın takıldığı bazı askerlerde aşırı saldırganlık ve cesaret duyguları yaratıldı bunun sebebi çipin kandaki adrenalin oranını yükseltecek şekilde dizayn edilmiş olmasıydı. Bugün Iraktaki askerlere Dr.Carl Sandersin geliştirdiği ve biotic adı verilen çip enjeksiyonları yapılmıştır. Bu sayede Iraktaki pek çok özel kuvvet askerinin tüm yaşadıkları ve yaptıkları Amerika’da bulunan Milli Güvenlik Teşkilatı tarafından saniye saniye kontrol edilebilmekte. Dikkat ederseniz Irakta kaçırılan bazı Amerikan askerlerinin yeri bir kaç saat sonra kurtarmaya gelen timler tarafından elleriyle koymuş gibi bulunuyor. Bu hassas kurtarma operasyonlarının sebebi işte bu çiplerdir.
5 mikromilimetre çapındaki bir mikroçip (saçınızdaki bir telin çapı 50 mikromilimetredir,anlayın çipin küçüklüğünü) gözdeki görme sinirinin içine yerleştirildiği zaman beyin dalgalarını toplamaya başlar ve kişinin deneyimlerinin,aldığı kokuların,görüntülerin ve seslerin hepsini algılayabilir. Mesela bir maç seyrediyorsunuz maç esnasında gördüğünüz tüm görüntüler,duyduğunuz sesler,içtiğiniz kolanın tadı ve kokusu gibi tüm duyularınız çip tarafından ana bilgisayara iletilir ve uzmanlar bu deneyimi bilgisayarda birleştirdikten sonra başka bir çip takılı şahsa iletirlerse bu şahıs sizin yaşadığınız maç izleme olayının aynısını yaşadığını zannedecektir. Bu tekniğin kötü niyetle kullanılması halinde mesela tamamen masum bir adam Papaya suikast düzenlediğini sanabilir.(bu örneğin üzerinde biraz düşünün)
RMS teknolojisi kullanılarak bilgisayar operatörü çip takılmış şahsa elektromanyetik dalgalar göndererek hedefin performansını bozabilir ve sapasağlam bir adam bir anda konuşma zorlukları ve yürüme zorlukları çekmeye başlar. Bu teknolojiyle kendisine çip takılı olduğunu bilmeyen bir insana gaipten sesler ve görüntüler gösterilerek şahsın akli dengesi bozulur ve kendisine peygamber veya Mesih olduğu gibi telkinler verilebilir.
Her düşünce,reaksiyon,duyduğumuz veya gördüğümüz şeyler beyinde belli sinyallere yol açar ve biz onları görüntü,ses veya düşünce olarak algılarız.
Elektromanyetik sinyallerle bu hislerin şiddeti arttırılabilir ve hedef şahısta çok acı veren ağrılar ve kas krampları yaratılarak dünyanın bir ucundaki insana işkence yapılabilir. Gördüğünüz gibi Cybernetic teknolojisi kötü ellerde düşünülemeyecek felaketlere yol açabiliyor.
Şimdi denilebilir ki bu çiplerden milyonlarca insana takıldığını düşünürsek bütün bu insanları tek merkezden takip ve kontrol edebilmek mümkün olabilir mi. Mümkündür. Biliyorsunuz her insanın birbirinden farklı bir parmak izi vardır aynı şekilde her insanın yaydığı beyinsel dalgaların frekansları da birbirinden farklıdır.Bu şekilde her insana sadece kendisine özel bir yayın ve bilgi yükleme dünyanın neresinde olursa olsun yapılabilir. Bugün zaten bu uygulanmakta mesela uzaya gönderilen her astronota uzaya çıkmalarından önce bu çiplerden takılır ve uzaydaki her hareketleri ve duyguları 24 saat boyunca kilometrelerce öteden gözlemlenebilir.
Bu teknolojinin gizliden gizliye uygulanmaya konulduğunu basını iyi takip ederekde anlayabiliyoruz.Amerikan Washinton Post gazetesi Mayıs
1995 tarihinde verdiği haberde İngiltere tahtının veliahdı Prens William'a 12 yaşındayken bir çip takıldığı haberini verdi. Bu çipin prensin kaçırılması durumunda yerinin belirlenmesi amacıyla takıldığı söyleniyor tabi düşünmemiz gereken Prens William kral olduğu zaman bu çipi takanlarca yönlendirilip yönlendirilemeyeceği.
Çip takılan bir insanın artık o andan itibaren özel hayatı kalmaz. Bundan sonra yapacağı her şey hatta seks hayatı bile kilometrelerce uzaktaki bir merkezden takip edilecektir.Hatta hissedeceği duygular bile kontrol edilebilir ve bir şeyi sevmesi veya ona öfke duyması sağlanabilir. Hatta özel hayatı o kadar kalmaz ki gördüğü rüyalara bile müdahale edebilirler.
Bu teknolojinin askeri alanda kullanımı ise uzun süredir kamuoyunun bilgisi dışında sürmekte.
Amerikanın dünya hakimiyeti için üretmeyi planladığı cyber-askerler artık bilim kurgu filmi değil ne yazık ki. 1980'den bu yana bazı NATO ülkeleri bu proje kapsamında harıl harıl çalışmakta.
Bu konu üstünde yapılan deneyler bilim dünyasından tamamen uzakta ve kapalı kapılar ardında yapıldığı için deneylerde kullanılan insan deneklerin sağlığı hiçe sayılıyor. Bu deneylerde insanların beyinlerine 3.50 HZ veya 5 miliwatt değerinde akımlar sürekli gönderildiği için denek olarak kullanılan cezaevi mahkumlarının beyinlerinde büyük hasarlar görülmekte.
Bize insan hakları dersi vermeye kalkan İsveç ve Avusturya’da NATO kapsamında yapılan deneylerde pek çok denek mahkumun beyni ağır şekilde hasar gördü.
Tabi bu tip bilgileri boyalı basınımızda ve Avrupa aşığı alıkların yazdıklarında bulamazsınız ama biz çıkar ve söyleriz. Bugün başta adam gibi bir siyasi irade olsa APO'nun mahkum haklarından söz edenlere Avusturya’da Gothenburg hapishanesinde kobay olarak kullanılarak sakat bırakılan zavallıları sorar ve onları sustururdu ama nerede o günler. Neyse biz konumuza devam edelim.
Zihin kontrolü teknikleri siyasi amaçlı olarakda kullanılabilir. Bugün zihin kontrolcülerin temel amacı hedeflenmiş kişi ve grupları kendi çıkarları doğrultusunda karar almaya teşvik etmektir.Çiplenmiş ve zombileştirilmiş insanlar cinayet işlemeye yönlendirilebilir ve sonrasında ise hiç bir şey hatırlamazlar. Batı için tehlikeli görülen bir siyasi lider en yakınındaki kişi tarafından öldürülebilir ve bu kişi daha sonra hiç bir şey hatırlamadığını söyler.
1980'lerden bu yana kimsenin bilmediği gizli bir savaş tüm dünyada sürüyor. Bu süre boyunca binlerce insan kendileri farkında olmadan takılan çipler sayesinde kullanıldı ve kullanılmaya da devam ediyorlar.
Elektronik zihin kontrolü yöntemleri dışında birde kimyasal yöntemler geliştirilmiştir. Zihni bulandıran ilaçlar ve çeşitli gazlar sayesinde insan davranışları yönlendirilebilir.Bu maddelerin havalandırma sistemleri ve su borularına katılmasından kimsenin haberi bile olmaz. Size burada ufakta bir sır vereyim.
Biyolojik silah olarak kullanılması düşünülen pek çok bakteri ve virüs çeşitli ülkelerde insanların hava ve suyuna karıştırılarak test edilmektedir. Ara sıra haberlerde gördüğünüz ve çıktıklarından bir süre sonra kaybolan pek çok gizemli virüs ve hastalığın temel sebebi budur.
Mikroçipler veya günümüzün değişik teknolojik metotlarıyla dünyanın her yanındaki milyonlarca insanı Amerika ve İsrail’deki süper bilgisayarlara bağlama projesi belki de insanlığın önündeki en büyük tehlikelerden biridir. Bilgisayarlar o kadar gelişti ki artık tüm dünya nüfusunun bilgisayarlardan izlenip kontrol edilebilmesi teorik olarak mümkün hale geldi.Yakın zamanda suç ve terörizmi engellemek bahanesiyle insanlar çiplenmeye başlanırsa bu yazdıklarımı lütfen hatırlayın.
Bugün saçma sapan konularla vakitlerini harcayan insanların tartışması ve tepki göstermesi gereken en önemli konu budur aslında. İnsanlığın robotlaştırılmasına hazır mıyız ? Tüm duygularımızın ve özel hayatımızın bir kaç bin seçilmiş tarafından kontrol edilmesine razı mısınız ?
Beyniniz kontrol altına alındığı zaman protesto etmek ve bir şeyler yapmak için çok geç olacaktır.
Şunu iyice anlayın ki günümüzün teknolojisi bir kaç sene içinde tüm dünyayı tek merkezden yönetmeye elverişli bir hale gelecek. Bugün globalleşme adı altında satılmış pislikler tarafından yapılan vatansızlaştırma ve milliyetçilik duygularını törpüleme faaliyetleri hep bu amaç doğrultusundadır.
Size sundukları yaşam tarzı Amerika-Avrupa ve Yahudi merkezli kapitalist bir toplum yapısıdır ve rolünüz ise sadece duygusuz köle robotlar olarak belirlenmiştir. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" ve "ben kendi hayatıma bakarım" mantığıyla pısırıkça susarak eli böğründe bekleyen insanlar ne zaman uyanacak acaba.
Titreyin ve kendinize gelin,insanlar koyunları sevmezler insanlar koyunları yerler sevgili dostlar.Saygılarımla.. Serdar Kuru
****
KGB'NİN ZİHİN KONTROLÜ OPERASYONLARI
Rus Gizli Servisi KGB'nin Soğuk Savaş döneminde Rusya Başkanları ile askeri komutanların bilinçaltılarını özel ekiplerle yönlendirdiği ortaya çıktı
Eski KGB generallerinden Boris Ratnikov, Soğuk Savaş öncesi ve sonrasında yaşanan süreçte oluşturdukları özel birimlerle bilinçaltların okunduğunu ve onlara yön verebilecek bir kısım
tekniklerin geliştirildiğini açıkladı. KGB eski ajanı Ratnikov,Rossiskaya Gazeta'ya yaptığı açıklamalarda, “1980'li yıllarda Sovyetler Birliği'nde 50'den fazla bilinçaltı okuma yöntemleri
geliştiren ve ajanlara eğitim veren araştırma merkezi vardı.
Sovyetler Birliği'nin yıkılması ile birlikte tüm bu çalışmalar da durduruldu” ifadelerini kullandı.
'ÇİN İLE SAVAŞI ÖNLEDİK' İddialara göre Yeltsin'in bilinçaltına hükmeden ajanlar Japonya'ya
yapmayı planladığı geziyi iptal etmesini sağladığını ve sonrasında da Çin'le çıkması muhtemel bir savaşı engelledikleri belirtildi.
1992 yılında Japonya'ya bir gezi gerçekleştirecek olan Yeltsin'in bilinçaltını okuyan ajanlar iki ülke arasında sürekli tartışma konusu olan Kuril adalarını Japonya'ya devretmeyi düşündüğünü tespit
etmişlerdi. Bunun üzerine de Yeltsin'in bilinçaltına hükmederek onu bu geziden vazgeçirdiler ve Çin'le çıkabilecek olası büyük bir savaşı engellediler.
GAİDAR'A PSİKANALİZ KORUMA
Rusya Federasyonu'nun ilk Başkanı Yegor Gaidar'ın bilinçaltlarını yönlendirdikleri iddialarının doğru olmadığını ifade eden eski ajan Ratnikov, “Bizim görevimiz başkana karşı yapılacak herhangi bir
bilinçaltı saldırısına karşı ona koruma sağlamaktı. Yoksa başkanın ve üst düzey yetkililerin bilinçaltlarını yönlendirmedik” dedi.Ratnikov ABD Büyükelçilerinden Robert Strauss'un da bilinçaltını okuduklarını fakat olayın farkına varan büyükelçinin konutunu bu tür girişimlere karşı korumaya aldığını kaydetti
Kaynak: ahmetdursun374.blogcu.com
COMMENTS